Anadolu Ajansı (AA) Görsel Haberler Direktörü Fırat Yurdakul, “Anadolu Ajansının Gazze’de yaşananları dünya medyasına aktaracak bir dağıtım gücü olmasaydı dün bu kitaptaki deliller, Adalet Divanında tüm dünyanın gözleri önüne serilemezdi.” dedi.
Ankara Filistin Dayanışma Platformunca, “Gazze’ye Özgürlük Konferansları: Gazze’de Gazeteci Katliamı ve Basın Özgürlüğü Sorunu” Paneli düzenlendi.
ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Genel Merkezi’ndeki panelin ilk oturumunda konuşan AA Görsel Haberler Direktörü Yurdakul, Anadolu Ajansının İsrail’in Gazze katliamını delillerle ortaya koyduğu “Kanıt” kitabını anlattı.
Gazetecilik dönemi boyunca insanlık felaketlerine şahitlik ettiğini belirten Yurdakul, bugüne kadar görev yaptığı en akılla izah edilemeyen bölgenin Gazze olduğunu dile getirdi.
Medyanın gücünün önemine dikkati çeken Yurdakul, gazeteciliğin öneminin son üç aydır daha iyi anlaşıldığını, Gazze’de yaşananların ne bir gazeteci ne de bir insan olarak kabul edilebilir olduğunu belirtti.
Yurdakul, “Anadolu Ajansı, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de 20’yi aşkın görsel habercisiyle, pek çok muhabiriyle, sahada olan biteni dünya medyasına aktarmaya çalışıyor. Eğer dünyaya bunları aktarabilecek bir gücünüz yoksa haberciliğin hiçbir manası yoktur.” diye konuştu.
AA’nın “Kanıt” kitabındaki fotoğrafları çeken foto muhabirlerinin bunu canları pahasına yaptıklarını vurgulayan Yurdakul, “Anadolu Ajansının Gazze’de yaşananları dünya medyasına aktaracak bir dağıtım gücü olmasaydı dün bu kitaptaki deliller, Adalet Divanında tüm dünyanın gözleri önüne serilemezdi.” şeklinde konuştu.
Yeni Şafak gazetesi muhabiri Neslihan Önder de Gazze’deki izlenimlerini, “İsrail, saldırılarını başlattıktan sonra oraya hiçbir gazetecinin girmesine izin vermedi. Bizler de savaşı mecburi olarak Gazze sınırından izlemek zorunda kaldık. Gazze sınırına giderken neyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk.” sözleriyle aktardı.
Daha önce dünyada pek çok afet bölgesinde çalıştığını dile getiren Önder, “Meslek hayatımda bu kadar dehşet verici ve bu kadar büyük katliamın yapıldığı bir olay görmedim. Soykırımın ilk günlerinden itibaren İsrail’e gelen yabancı basın, İsrail’in ne kadar tehlike altında olduğunu pompalamaya başladı.” ifadelerini kullandı.
İsrail’in hedefi gazeteciler
AA Foto Muhabiri Mustafa Hassouna da gazeteciler olarak 7 Ekim’den bu yana çok zorluk çektiklerini, dostlarını ve evini kaybettiğini belirterek, kayıplarının hiçbir şeyle ölçülemez olduğunu söyledi.
Gazze’de İsrail’in saldırıları altında yaşamlarını sürdürme gibi sıkıntılar yaşadıklarını kaydeden Hassouna, İsrail’in birinci hedefinin gazetecileri susturmak ve öldürmek olduğunu dile getirdi.
Hassouna, Gazze’deki saldırılarda çekilen fotoğrafların hikayelerini paylaştı.
Gazzeli gazeteci Tevfik Alhams da ailesinin Gazze’den Refah’a sığındığını, İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği katliamlar yüzünden insanları zorla güneye göçe zorlaması nedeniyle Refah’ın nüfusunun yaklaşık 1,5 milyona çıktığını anlattı.
Alhams, Refah’ta insanların sokakta ve çadırlarda zor şartlarda yaşadığını, İsrail’in güvenli bölge diye adlandırdığı bölgeleri her gün vurduğunu söyledi.
Refah’ta gıda sıkıntısının da yaşandığını dile getiren Alhams, un gibi temel gıda maddelerinin bulunamadığını ifade etti.
Alhams, Gazzelilerin ruh halinin nasıl olduğunun sorulması üzerine, “İslam dünyasının bu kadar çok sessiz ve aciz kalacağını kimsenin beklemediğini” söyledi.
“Gazze’deki kadar zorlukla hiç karşılaşmadım”
İkinci oturumda konuşan TRT Gazze muhabiri Somaya Abueita, İsrail’in yabancı gazetecilerin Gazze’ye girişine izin vermediğini, yabancı bir kurum çalışanı olarak Gazze’ye girebilen tek gazetecinin kendisi olduğunu dile getirdi.
Abueita, Gazze’deki gazetecilerin şu anda kendilerine “Sıradaki kim?” sorusunu yönelttiğine dikkati çekerek, “An itibarıyla oradaki durumları aktarmak, tüm gazetecilerin omzuna yüklenmiş durumda.” dedi.
Abueita, “İsrail ordusu ve İsrail hükümeti, Gazze’de bulunan gazetecileri, Gazze’den çıkan tek ışığı söndürmek istedi. Onun için gazetecileri hedef alarak ya kendilerini ya da ailelerini öldürdü ve öldürmeye devam ediyor.” diye konuştu.
İsrail’in uluslararası mahkemelerde yargılanmasını engelleyemediğini vurgulayan Abueita, İsrail’in gazeteci veya sosyal medya fenomenlerinin ellerindeki telefonu dahi “silah gibi görmeye başladığını” söyledi.
Al Jazeera muhabiri Farah al-Zaman Shawki, gazetecilerin İsrail’in saldırıları sonucu çok büyük zorluklarla mücadele ettiğine dikkati çekerek, “Dünyanın birçok yerinde gazetecilik yaptım ama Gazze’deki kadar zorlukla hiç karşılaşmadım.” dedi.
Shawki, gazetecilerin çadırlarda kaldığını ve Gazze’den dünyaya görüntü ulaştırmak için çok büyük çaba sarf ettiğini belirterek, bölgedeki zorluklara değindi.
Gazze’de gazetecilerin gazetecilik dışında bazı sorumluluklar da aldıklarını kaydeden Shawki, “Gazetecilerin niye hedef olduğunu iyi anlıyoruz. Onlar, oradaki gerçek görüntüyü dünyaya ulaştırmaya çalışıyorlar.” ifadelerini kullandı.
Çelik yelek giyen gazeteciler hedef oluyor
AA Kudüs muhabiri Mücahit Aydemir de İsrail’in “Gazze’de kanıt gizlenirse cinayetin tamamlanacağını düşündüğünü” ve bu kanıtı gözler önüne seren bireyleri doğrudan hedef aldığını söyledi.
7 Ekim öncesinde Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da İsrail’in yaptığı ihlallerin dayanılmaz noktaya vardığına işaret eden Aydemir, Batı Şeria, Nablus, Cenin ve Ramallah’ta keyfi ihlaller sürecinin yaşandığını dile getirdi.
Aydemir, fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa baskınlarının son zamanlarda çok artmaya başladığını dile getirerek, İsrail’in politikasının “yıldırmak” olduğuna dikkati çekti.
İsrail’in Gazze’deki soykırımı “normalleştirmek” istediğini kaydeden Aydemir, gazetecilerin “press (basın)” yazılı çelik yelek giydiklerinde daha fazla hedef olduklarını söyledi.
“Gazze’deki gazeteciler, gazeteciliğin ötesinde bir şeyler yapıyorlar”
İsrail’in Gazze’ye saldırılarını sınırda takip eden Başmuhabir Mustafa Deveci de “Bana göre Gazze’deki gazeteciler, gazeteciliğin ötesinde bir şey yapıyorlar. Bu, gazeteciliğin ötesinde, adanmışlıktır. Orada yaşanan soykırımı, bu zulmü dünyaya duyurmak için kendilerini adamışlar.” dedi.
Deveci, İsrail’in 7 Ekim’den itibaren “propaganda savaşı” başlattığını, Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki saldırısını kullanmak için uluslararası basını iyi organize ettiğini anlattı.
60 gün boyunca İsrail’in kara propagandasına şahit olduğunu kaydeden Deveci, İsrail’in saldırılarını takip etmek isteyen Türk gazetecilerin de ayrımcılığa uğradığını belirtti.
Öte yandan, etkinlikte AA foto muhabirlerinin Gazze’de çektiği fotoğraflardan oluşan “Şahitlik” sergisi de ziyaret edildi.